Burhan Ersan kimdir

Yaklaşık 30 yıldır şiir-resim, doğrudan resim, eylem resmi (Action paint) yaklaşımı doğrultusunda çalışmalar yapan Burhan Ersan, yurt iç ve yurt dışında çeşitli kişisel sergiler açtı, birçok karma sergiye katıldı.
Yurt içi ve yurt dışında Reng-i Su kursları ve seminerleri veren Burhan Ersan’ın öğrencileri tarafından, başta Moskova olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde ki Reng-i Su kursları sürdürülmektedir. 
Soyut resim ve ebru arasındaki ilişkileri inceleyen çeşitli seminer, kongrelere katılan Ersan, Süslemeden Sanata başlığı altında düzenli konferanslar vermiştir.Çeşitli sanat derneklerine üye olan, Burhan Ersan,  halen Rotterdam ve Bodrum’da ki atölyelerinde çalışmalarına devam etmektedir.


 

 

Erkan DoğanayIn Burhan Ersan Resimleri üzerine yazısı 2014

AKLIN REDDİ YA DA ÖFKENİN RESMİ

“Boşluk kitleyi kendi içine alır, kendi içinde bulundurur. Buna karşı kitle de öyle düzen kurar ki boşluğa, bakmışsınız o da kendi içine alıverir.”

Sezer TANSUĞ *

Bu yazıyı tahminime göre ilk önce okumayacak izleyici, ilk önce tamamı abstrak resimlere (ebrulara) bakacak, sonra bir emare aramak için belki ikinci bir eylem olarak okuyacak.  Ki tahminime göre okuduktan sonra görüntünün ve pigmentin akışkanlığı ile ortaya çıktığı varsayılan resimlere tekrar bakma zorunluluğunu hissedecektir. Buraya kadar sanırım her şey normal... Aslolan görüntü ve imgeye dair bazı sorunların ancak günümüz terminolojisi ile yanıtlanabileceği gerçeğidir. Günümüz görsel iletişim çağında (enformasyon çağı) görüntünün, zaman ve mekan da manevra yapmayı öğrenirken kullandığımız en temel araç olduğunu bilmek bir gereksinim belki de bir zorunluluktur. Çünkü görüntü, aynı zamanda bir teşhis, tahmin ve tasdik düzeneğidir; onaylama, kabullenme ya da tanıma gibi detayların kaynağını da oluşturur. Bugün kendimiz ve yakın çevremiz hakkında bilinçli ya da bilinçdışı anlayışlarımızın önemli bir bölümünün çerçevesini ‘görüntü’nün hakim olduğu yazılı ve görsel imgeler çiziyor. Bu içinde bulunduğumuz durum artık hiçbirimizin yadsımadığı bir gerçek. Bu imgeler nasıl davranmamız gerektiğinden, nelerden hoşlanmamız gerektiğine varıncaya dek benlik duygularımızı, inanç sistemlerimizi, bireyselliğimizi, toplumsal varlıklar olarak statümüzü etkiliyor. Bu imgeler “asıl” dünyayı değil de, dünyalardan bir dünya sunuyor bizlere. İmge, gösterilen şeyler değil, bunların temsilleri olarak karşımıza çıkıyor: Temsil, yani yeniden sunum.

İnsanın kafasını yüzyıllardır meşgul eden gerçeklik ve zaman kavramlarının varlığı ve irdelenmesi sayesinde gelişiyor her şey. Bugün tam anlamıyla teslim olduğumuz “teknoloji” bile aynı gelişimle eklemlerini oynatabiliyor… Bilemediğimiz zaman ve gerçeklikleri ancak edinilen birikim “varlık veya var olma” meselesi üzerinden, öngörü ya da el yordamı ile tanımaya çalışıyoruz. Gerçekte içinde olduğumuz, fakat bu oluşa rağmen içinde bulunduğumuzun pek de farkına varamadığımız zamanla ilişkili yanılsamamız yolculuğumuza eşlik ederken, diğer bir yandan da –insana özgü- belgecilik durmadan geleceğe devrediyor eldeki edinimleri. Bu aktarıma yardımcı olan malzeme, sanat, kurum ve bireylerin ancak ve ancak gözlemleri ya da belgeleri zaman kavramının ötesine ulaşabiliyor. Bir tarih akışı, kültür inşası, gelenek yapısı böylece kendiliğinden ortaya çıkmaya başlıyor. J.J. Rousseau: “Zihnim kendi zamanı içinde ilerlemeye ihtiyaç duyar, der; Asla bir başkasının zamanına boyun eğmez. Çünkü biliyorum ki, kendi deneyimim bir başkasına uygulanmaz.” Bu düşünceyle Rousseau, o muazzam mikro-kozmos ve makro-kozmos paradigmasını temelden sarsar. Düşünselliğin tartışılmaya başladığından günümüze dek, önem sıralamasının öncüllerinden olmasının nedeni kendisinden sonrakilerin ya da günümüzdekilerin düşünürün yansımaları değil de, her birinin benzersizliğinden olsa gerek. İşte zaman ve düşünce meselesini incelediğinizde günümüz teknolojisinin önemi ve anlamsızlığı iki ayrı kefede ama aynı ağırlıkta bir ikilem olarak karşımıza çıkar. Günümüz sanatı ve sanatçısının temel problematiğidir aslında bu sorun ya da temel meselesi değilse bile olmalıdır.

Bunu kendisine mesele edinenlerden birisi Burhan Ersan, geleneksel bir uygulama yönteminden yola çıkarak bir imgeyi söz ve görsellik bütünlüğüne dönüştürebilmiş bir sanatçı olarak bu problematiğe çeşitli öneriler sunar. Ersan, Şamanizme dek izi sürülebilecek bir uygulama alanının “Ebru”nun günümüz temsilcisi. Suya katılan otlar, bitkisel karışımlar, kokular ve elde edilen renkler sonrası rastlantılar... Desenlerin ortaya çıkması, büyülerin şekillenmesi, ete kemiğe bürünmesi... Görsel bir yüzeysellikten bir imgeye dönüşme anı... Belki daha da eskilere Antik Yunan’a Narkissos’un sudaki yansımasının peşinden sürüklenmesine dek götürülebilir bir konu bu; suyun insanı alıp götüren çekim gücü. Bugün bildiğimiz geleneksel tasavvufla özdeşleşmiş algı, birazdan sayfayı çevirdiğinizde görülecek “resimler”de yerini terk ederek hayatın aksine, renklerin kendi kendilerine boşluk bırakma sanatına dönüşmektedir.

Ebru; akışkanlık, hareket, esneklik, geçişkenlik ve değişkenlik çağrıştıran görsel bir metafor gibi göründüğü için su ve kağıdın yaratıcı bir şekilde bir araya getirilmesiyle oluşur, diye tanımlıyor kaynaklar.  Aynı anda hem tarihsel akışı hem de “geçici kalıcılığı” kavramsallaştırmak için çok uygun bir sembol olarak da görülebilir. Yine bazı kaynaklarda; Buhara’da ortaya çıktığı yazılı olan,  Büyük İpek Yolu ile İran üzerinden “ebre” ismini alarak Anadolu’ya gelen ebru sanatının olgunluğa İstanbul’da, usta-çırak ilişkisi ile kavuştuğundan bahsedilir, her ne kadar bugün örnekleri ile çok az karşılaşıyor olsak da başlı başına büyüleyici bir sanat dalı haline gelmesinden tabi ki...  Ebre; Farsça bulutumsu, bulut gibi anlamına gelmektedir. Ancak ebru kelimesi daha ahenkli bulunduğundan zamanla ebru şeklinde telaffuz edilmeye başlanmış.  Sanatın uygulayıcısıyla bütünleşmesinin yansıması olan ebru, farklılıkları da yücelten bir alan. Ruh, irade ve sabır kâğıt üzerinde edebileşir. Boyaların ezilmesi, terbiye edilmesi gibi her şeyi ince ayrıntısına kadar sabır ve emek isteyen bir alan.

Yunan sanat anlayışı piramidin en tepesine şiiri oturtur ve diğer alanları onun altında kümeler. Burhan Ersan içinde sanatın inşası bu pramidal yapı ekseninde ortaya çıkar, şiir kaynaktır, vazgeçilmezdir. Şiir yazan sanatçı için şiire bakmak sanata bakmakla eş değerdedir. Şiirin de amacı aklı yok etmektir. Akıl kodlanmış, işaretlenmiş bir etikettir aslında, gerçekte görmemizi engelleyen bilinir kavramlarla paketlenmiş bir körleşmedir. Oysa bir şiirde imgeye dönüştürebilmek için ağacın sesini duymak zorunluluktur ona göre. Şiiri biçimlerle, renklerle tanımlamak; kavramak sonra bir imge kurmak ve bu sözel imgeyi görsel yansımayla imha etmek biraz da bilincin sabitlenmesini engellemek içindir.

Sanatçının gerçekte reddettiği şey, insanı sıradanlığa yönelten aklın reddedilmesidir aslında, gerçek bilgi ve saf gelenek yadsımadığı kavramlardır, aksine bunların özlerini yitirmeleri ona göre insanı konformizme hapseden sıradanlığın asıl sebebidir.  Elbette programlanmış bir akılla bakıldığı zaman reçetelenmiş şeylere ulaşabilirsiniz ancak. Bu nedenle aklı üretkenliğe, düşünmeye sevkeden tesadüfler daha cezbedicidir.

Disiplinle geride bırakılmış yaşam bilinmeyene yöneltir insanı...

Hep daha fazla ... Daha fazlasına...

Rastlantıyı rastlantı olmaktan çıkaran bir an suyla kurulan ilişki, belki biraz narsistce, ama olsun bu durağanlığın altında kontrol edilemez bir akışkanlık yatıyor. Çünkü su bir döngü, yaşamın karşılığı ve aslında göz ardı edilen yaşamın gerçek bilincidir. Bundan dolayı geleneğin yerine kendi algısına göre yeni olanı, günceli oturtmaya çalışır, çünkü tekrar etmek durağanlaşmanın başka bir adıdır. Belki de ölmenin ya da körleşmenin...

Bundan dolayıdır ki Burhan Ersan için aslolan doğunun dinginliğinin değil de öfkesinin resmini yapabilmektir. Akışkan renklerle, ebruya uymayan batı sanatının temel malzemesi tuval üzerinde kenarlarından dışarıya çıkmayı bekleyen abstre imgelem haliyle... Burada akışkan olan rengin kendisidir, yukarda değindiğim gibi izleyiciye dünyalardan bir dünya sunar. Herkeste karşılığı farklı olacak olan bir ya da birden fazla imgeyle sınırsızlığını yüzeyin sınırlı ölçüleri ile çerçeveyle sınırlar.

Sanat onun için bir önermedir. İnsanın insana insanca bir önermesi... B.Ersan’a göre; “Her sanat yapıtı, yeni bir insan yapılandırmanın önermesidir. Sezilebilen bir insan, henüz yapım aşamasında bir insan. Bilinenin tekrarlanması, yıpranmış imgelerin yinelenmesi, bitmek tükenmek bilmeyen alışkanlıklarla örülü “bilinçlendirme!” çabaları, sabitliğe sığınan, sonsuzluk ve akışkanlıktan uzak bir yaşamı imleyen bir insan yaklaşımını, günümüz sanatının yaygın alışkanlığı olarak görmekteyim. Bu temel önerinin, kendini her sanat yapıtında gösterdiğini görmek çok mümkün. Benim sanat anlayışım ve yaklaşımım, kendini yineleyen ve hangi isimle anılırsa anılsın kurallar içinde sıkışmış ve kıstırılmış insanı, onaylayan sanat anlayışı değil, insanı, bilinmeyenle karşılaşmaya ve yaratıcı güçlerini açığa çıkarma çabasına yönelten, sonsuz akış içinde, sürekli hareket halinde olan evrenle uyumlu, bir insan öneren sanat yaklaşımıdır.”  

Su üzerine yapılan resmin yansıması değil de ısrarla kendisi alınır ve giderek uzaklaşır özünden. Cam, tuval, taş, kumaş ve tabi ki de kağıt, Günel tıpkı bir maestro gibi elinin altındaki bütün malzemeyi yönetir. Pigmentler, çözeltiler, zamanlamalar, biçimler, kurgular... Onun için bilinmezi keşfetmek sanatının yegane amacıdır. Tıpkı aşağıdaki dizelerindeki gibi bilinire bilinmezden sürüklenmek gibi...

 

“Ne resimler çizdik mağaralara

ne ateşi bulduk.”

Burhan Ersan (1994)

* Sezer Tansuğ Sanata Yaklaşım, Künmat Yayınları, 1976



KİŞİSEL SERGİLER

2000 CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZÎ
2001 SALİH ZEKİ KOLAT KÜLTÜR EVİ MODA
2002 ATATÜRK KİTAPLIĞI SANAT GALERİSİ
2004 TAKSİM SANAT GALERİSİ
2004 ESKİ OSMANLI TERSANESİ BODRUM
2004 ANTALYA SANATÇILAR GALERİSİ
2004 BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZİ KADIKÖY
2005 YEREBATAN SARNICI ALAN KURGU SERGİ
2007 ATİLLA İLHAN KÜLTÜR MERKEZİ
2014 ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT MERKEZİ
2017 MOR SANAT BODRUM

KARMA SERGİLER

2001 EBRU KONGRESİ CRR
2004 SANDALYE TASARIM SERGİSİ GALERİ X 2005 EKİM GEÇİDİ GALERİ X
2005 ASYA AĞLIYOR CRR
2006 EKİM GEÇİDİ GALERİ X
2007 GÜNEŞE RESİM DERNEĞİ SERGİSİ
2008 BU GEMİ NEREYE GİDER PİRAMİT SANAT
2008 BİR DÖNEMİN ARKEOLOJİK KAZISI 68
2012 YALNIZCA BARIŞA TARAFIZ- KADIKÖY MERKEZ
2013 AŞKIN DAMAKTA KALAN TADI-İSTANBUL CONCEPT
2021 CİNSİYET EŞİTLİĞİ KADIN BARINMA EVİ BAĞIŞ SERGİSİ
2022 CİNSİYET EŞİTLİĞİ BAĞIŞ SERGİSİ
2022 KENT KONSEYİ SANATÇILARI SERGİSİ

YURTDIŞI SERGİLER

2003 LE CENTRE CULTUREL ANATOLIE DE PARİS
2006 ŞAM'DA İSTANBUL GÜNLERİ - ŞAM
2006 TİFLİS'TE İSTANBULGÜNLERİ-TİFLİS
2012 EUROPAİSCHES PATENTMANT- MÜNİH
2022 DAM GALERİ

ATÖLYE SERGİLERİ

2006 BEYOĞLU BELEDİYESİ SANAT GALERİSİ
2007 CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ
2007ANKARA DEVLET GÜZEL SANATLAR GALERİSİ
2007 ÇORUM DEVLET HASTAHANESİ GALERİSİ
2015 EBRU ART Rusya Grubu ile Reng-i Su Atölye sergisi OASİS SANAT SOKAĞI